YA HAYIR SÖYLE, YA SUS!

"Kelâm", insanoğluna lütfedilmiş, müstesna bir nimet. "Söz", Silâhların en tesirlisi, ilâçların en şifalısı, zehirden acı, baldan tatlı bir "harikulâdelik." "Kelâm"ın ufku "Kelâmullah"tır.. "Kitâbullah"tır. "Söz" ile yollara ışık tutan rehberimiz Resûlullah (s.a.v.)'dir. "Sözün özü" nü, irfan pınarından içen "Evliyâullah"tır. Derviş Yunus Emre (k.s.), içtiği pınarlarından haberler veriyor.. "Sözün sırrı"nı, gönüldeki nur ile aydınlatıp ortaya koyuyor.
Ey sözlerin aslın bilen, gel de bu söz nerden gelir?
Söz aslını anlamayan, sanır, bu söz benden gelir..
Söz var kılar kayguyu şâd.. Söz var eyler bilişi yâd.
Eğer hor'luk, eğer izzet, her kişiye sözden gelir.
Söz, karadan akdan değil, yazıp, okumakdan değil.
Şol görünen halktan değil, 'Hâlik' avazından gelir.
"Kelâm", insanlık târihinin mimarî harcıdır. "Söz" olmasaydı, insanlık, târih, kültür, medeniyet, yükselişler ve çöküşler olmazdı belki... "Söz" sihirli, tılsımlı ve müessir bir kudrettir. Yunus Emre sözün tılsımını dile getirirken de diyor ki:
Sözünü bilen kişinin, yüzünü ak ede bir söz.
Sözü yerince diyenin, işini pâk ede bir söz..
Söz ola kese savaşı, söz ola götüre başı.
Söz ola ağı'lı aşı, bal ile yağ ede bir söz.
Evet, işte "söz" böylesine mübârek bir nimet. Dünya hazineleri ile satın alınamayacak kadar kıymeti li, paha biçilemeyecek derecede değerli, makbul bir ilâhi rahmettir insan için... Allah Resûl'ü (s.a.v.) ruhumuzu nâra gark eden hadislerinden birinde buyuruyor ki: "Ya hayır söyle.. Ya sus!.." Müslüman firâsetde, bu nurlu nasihati bir atasözü hâlinde dillere, gönüllere nakşetmiş: "Söz gümüşse.. Sükut altındır!.."