Nasihat ve Hikayeler
Dini Hikayeler, İbretlik kıssalar ve Nasihatler
Bayezid-i Bestami (k.s.)
İsmi Tayfurdur. Hicrî 188 senesinde bir İran şehri olan Bastam'da dünyaya geldiler Zâhirî ilimleri Kürdistânlı bir âlimden tahsil evledirler. Hazret -i Şeyh, İmam Caferü's-Sâdık (R.A.) Hazretlerinin ruhaniyyet-i âliyyelerinden marifet ve feyiz almışlardır.
Hazret-i Câferü's-Sâdık (R.A.)'m irtihallerinden 40 sene sonra dünyaya gelmişler ve O'nların rûhâniyyet-i aliyyelerinden feyz almışlardır.
Ebu’l-Hasan Harkani (k.s.)
İsm-i şerifleri Ali bin Câf erdir. Zamanının kutbu idiler. İntisab ve irşadlan Hâzret-i Bâyezid'in rûhâniyet-i aliyyelerindendir.
Yusuf Hemedani (k.s.)
İsimleri Ebû ¥âkııb'dın\ 440 veya 441 hicrî senesinde Hemedan'da dünyayı teşrif ettiler. 18 yaşında oldukları halde, Bağdad'ın Behişt-Âbâd beldesini teşrifle Mevlânâ Ebû ishak Hazretlerinden İlm-i Fıkıh, Hadis ve Tefsir tahsil eylediler, tarikat hırkasını Ebû Ali Fârimîdî Hazretlerinden giydiler. Gavs-ı Â-zam Abdülkaadir-i Geylânî Hazretlerinin hayırlı meclislerinde dahi bulundular. Bir müddet Bağdad'da ilim tahsilinde bulunduktan sonra, İsfahan'a gelerek tahsillerini kemal noktaya ulaştırdılar.
Abdu’l-Halık Gucdüvani (k.s.)
Hâce Yusufül-Hemedânî Hazretlerinin en büyük halifesi olan, Abdü'1-Hâ-liki'l-Gucdüvânî, Hâcegân-ı Nâkşiyye defterinin en başında gelenlerindendir; İlim, fazilet, makâamât ve kerâmet sahibi idiler. Kaynaklarımızda velâdet ta-rihlerine dâir bir kayda rastlamlamamışsa da, irtihaileri Hicret-i Celîle-i Ne-' beviyye'nin 575 veya 585 senesinde, Buhara'ya 6 fersah mesafedeki Gucdüvan nam beldede vâki olmuştur.
Hace Arif Rivgiri (k.s.)
Hâce Abdülhâliktİ-Gucdüvânî Hazretlerinin eshabının en efdali ve halifelerinin en büyüğüdür. Buhâra'ya altı, Gücdüvan'a bir fersah mesafede bulunan RİVGİR isimli kasabada doğdular. Mevcut me'hazlarda doğum tarihlerine dâir kesin bir kayda rastlanmamaktadır. Zât-ı âlîkadrleri Türk meşâyıhmın en müttekîlerinden ve evliyanın en büyüklerindendir.
Mahmud İncir Fag’nevi (k.s.)
Hâce Ârif Rivgirî (Kuddise sirruh) Hazretlerinin eshabının efdali ve halifelerinin en büyüğü olup, en yakın sırdaşı idi. Buhara'ya üç fersah mesafede bulunan (Fagne) isimli kasabada doğmuş ve (Emkeng) isimli beldeyi kendisine vatan edinmiş, ticâretle iştigal ederek malşletierinin temini için helal kazanç elde etmişlerdir. Zikr-i hafî yanında zikr-i cehrî iie de meşgul oldular. Zikr-i cehrî Alturi Silsile mensupları içinde ilk defa Mahmûd İncir Fagnevî (K.S.) zamanında yapılmaya başlandı. Ve Muhammed Bahâü'd-Dini'n-Nakşibend (K.S.) Hazretlerine kadar devam etti.
Hace Arif Ramitini (k.s.)
Hâce Mahmûd* İncir Fagnevî Hazretlerinin en büyük halifesi ve Altun SiL-sile'nin 12'nci halkasıdır. Hâcegân Silsilesinde «Hâce Âzizan» lakabıyla anılmaktadırlar. Kumaş dokuyucusu (Nessac) olarak helâl kazanç temin etmişlerdir. Kerametleri sayılamayacak kadar çoktur.
Muhammed Baba Semasi (k.s.)
Hâce (Azîzân) Ali Ramitinî Hazretlerinin en üstün hâlif esidir. Doğup büyüdükleri yer, Buhâra'ya üç mil mesafede bulunan (SEMAS) isimli köydür.
Şâh-ı Nakşibend Hazretleri anlatıyor: '
Seyyid Emir Kilal (k.s.)
Hâce Muhammed Baba Semâsî Hazretlerinin halîfelerinin en üstünü ve Silsile-! saadatm on dördüncü elidir.
Muhammed Bahaüddin Nakşibend (k.s.)
Muhammed Bahâti'd-Dinî'n-Nakşibend Hazretleri daha üç günlük çocuk iken Hâce Muhammed Baba Semâsı'nin (K.S.) evlatları arasına girmiş ve yine Muhammed Bâbâ'nın vasiyetleri ile Seyyid Emir Kilâl Hazretleri tarafından tarikat edepleri talim edilmiştir. Ancak, istidadının pek yüksek olması sebebiyle Hazret-i Şâh-ı Nakşibend, kısa zamanda 'Seyyid Emir KiîâFi (K.S.) aşmış ve Abdü'l-Hâlikri-Gucdüvânî Hazretlerinin rûhanî terbiyelerine bağlanmışlardır. Böylece, Altun Silsile'nin, Sıddîk-ı A'zam ve Abdül-Hâlikil-Gucdüvânî Hazretlerinden sonra, üçüncü büyük nur merkezi olmuşlardır.
Hace Alaaddin-i Attar (k.s.)
Şâh-ı Nakşibendin (K.S.) en büyük hâlif derindendir. Silsile-i Saadatın 16'ncı halkasını teşkil eder. Aynı zamanda Şâh-ı Nakşibend hazretlerinin damadı olmak şerefine kavuşmuştur. Henüz çocuk iken Şahı Nakşibend hazretleri temiz annesine «Alaeddin bulûğa erince bana bildiriniz» diye tenbih eylemişti. Bulûğa erişince Şâh-ı Nakşibend hazretleri Kasr-ı Ârifân'dan kalkıp, şehre gelerek Alâeddinin tahsilde bulunduğu medreseye gidip p'nun bir kitap mütalâa etmekte olduğunu görür. Alaeddin, Şah-ı Nakşibend hazretlerini görür görmez, saygı için ayağa kalkar, Hz.
Yakub Çerhi (k.s.)
Şah-ı Nakşıbend Hazretlerinin eshabımn ileri gelenlerindendir. Hazret-i Şah-ı Nakşibend (K.S.) Yakup Çerhî'yi Hâce Alâü'd-Din Attar Hazretlerine havâle ettiler ve Alâü'd-Din Attâr'dan sonra da Al t un Silsile'nin eli Yakup Çerhî Hazretlerine geçti. Şöyle anlatıyorlar. «Hâce Bahâü'd-Dîni'n-Nakşibend Hazretlerinin hizmetine girmeden kendilerine karşı büyük muhabbet ve incizap beslemekteydim. Buhâra'nm din âlimlerinden icâzet aldıktan sonra tam memleketime hareket edeceğim zaman huzurlarına vardım ve «Beni hatırdan çıkarmayınız» diye kendilerine yalvardım.
Hace Ubeydullah Ahrar (k.s.)
Mukaddes emâneti Yakub Çerhî (Kuddise Sirruh) den alarak «Aİtun Silsi-le»nin onsekizinei halkasına oturdular. Anne tarafından Hazret-i Ömer'e (R.A,) bağlanıyorlar. Hicrî 806 Ramazanında, Taşkendln Bağistân köyünde dünyaya geldiler. 895 senesine kadar 89 sene dünyayı nurlandıran Hâce übeydullah Ahrâr (Kuddise Sirruh), doğumlarında, anneleri nifastan tehâretlenip gusl abdesti alıncaya kadar 40 gün süt emmediler. En küçük yaşlarında bile dillerinden «Allah» kelimesi düşmez, fikirleri «Allah» ile olurdu.
Hace Muhammed Zahid (k.s.)
Yüksek Nakşıbendiyye silsilesinin büyük şeyhlerinden ve asrının ulemâsının yücelerinden idi. İlâhi sırların gizliliklerine vâkıftı. Hâce Ubeydullâhil-Ahrâr Hazretlerinin ilk halîfelerinden ve halifelerinin en yücelerinden idi. Emâneti Hâce Ubeydullâhil-Ahrâr Hazretlerinden aldılar.