Muhammed Bahaüddin Nakşibend (k.s.)

Muhammed Bahâti'd-Dinî'n-Nakşibend Hazretleri daha üç günlük çocuk iken Hâce Muhammed Baba Semâsı'nin (K.S.) evlatları arasına girmiş ve yine Muhammed Bâbâ'nın vasiyetleri ile Seyyid Emir Kilâl Hazretleri tarafından tarikat edepleri talim edilmiştir. Ancak, istidadının pek yüksek olması sebebiyle Hazret-i Şâh-ı Nakşibend, kısa zamanda 'Seyyid Emir KiîâFi (K.S.) aşmış ve Abdü'l-Hâlikri-Gucdüvânî Hazretlerinin rûhanî terbiyelerine bağlanmışlardır. Böylece, Altun Silsile'nin, Sıddîk-ı A'zam ve Abdül-Hâlikil-Gucdüvânî Hazretlerinden sonra, üçüncü büyük nur merkezi olmuşlardır. Şöyle buyururlardı:
«(Bizim yolumuzun esası sohbettir. Halvette .şöhret vardır. Şöhrette âfet vardır. Hayır cemaattedir. Cemiyyet de? arkadaşlar birbirlerini silerlerse sohbettir. Eğer bu yolun sâliklerinden bir cemaat sohbet ederlerse hayır ve bereket çok hâsıl olur. Îmân-ı hakîki ile hayatının son bulması ümid edilir.»
Hazret-i Hâce'den kerâmet istediler. Buyurdular ki: «Bizim kerametimiz açıktır. Bu kadar çok günah ile yeryüzünde yürümemizden daha büyük kerâmet mi olur?» -
Hazret-i Hâce, Seyyid Emir Kilâl Hazretlerinin hizmetinde bulunuyorlar-, di. Bir vakit, sâdık bir mürîd olan Muhammed Zâhid ile Sahraya çıkmışlardı. Sahrada bir hal gördüler ve oturup izahına yöneldiler. Söz, döne dolaşa «kulluk ve fedâ» mevzuuna geldi. Muhammed Zâhid dedi ki: «Söyle bakalım, netice olarak fedâ nedir?» Hazret-i Hâce buyurdular: «Fedâ, eğer dervişe (ÖL) derlerse hemen ölmesidir.» Bunu söylerken öyle bir sıfata büründü ki, Muhammed Zâhid'e yönelerek: «ÖL» dedi. Muhammed Zâhid o anda yere düştü ve ruhu bedeninden ayrıldı. Hava oldukça sıcaktı. Sıcaktan Muhammed Zâhid'in yüzü kararmaya başlamıştı. Çok hayret etti ve bu hayrette iken, gönlüne gelen ani bir ilhamla: «Ey Muhammed diril!» diye üç kerre nidâ etti. Ve Muhammed Zâhid, derhal eski hâline avdet etti. Hazret-i Hâce buyurdular:

«Bizim tarikatımız «Urvetü'l-Vüskâ»dır. Hazret-i Resûlüllahın (S.A.V.) eteğine yapışmak ve Sahâbe~i Kirâm (R.A.)'in eserlerine iktidâ etmektir. Bu ta-rikatte az amelle çok fetihler olur. Ama sünnete riâyet büyük iştir. Her kimse ki, bizim tarikatımızdan yüz çevirir dininde tehlike vardır.»
Alaeddin Attar (K.S.) buyurmuştur ki: Şâh-ı Nakşibend Hazretleri beni kabul edince, kendilerini o kadar sevdim ki, kararım kalmadı. Sohbetlerinden ayrılamryacak hâle geldim. Bu halde iken, bir gün Şâh-ı Nakşibend bana dönüp buyurdu: «Sen mi beni sevdin, ben mi seni sevdim?» Ben de: «İkram sahibi zatınız âciz hizmetçisine iltifat etmelisiniz, hizmetçiniz de sizi sevmelidir», diye ar ze t tim. Bunun üzerine: «Bir müddet bekle işi anlarsın,» buyurdu. Bir müddet sonra kendilerine karşı kalbimde muhabbetten eser kalmadı. O zaman «Gördün mü, sevgi benden midir, senden midir» buyurdu.
Hicrî 97Fde, 73 yaşındayken Kasr-ı Ârifan'da irtihal buyurdular. (Kadde-sallahu Sırrehü'1-a'lâ)