Seyyid Emir Kilal (k.s.)

Hâce Muhammed Baba Semâsî Hazretlerinin halîfelerinin en üstünü ve Silsile-! saadatm on dördüncü elidir.
Altun SilsüVnin Hinci halkası olan Mahmûd İncir Fagnevî Hazretlerinden Seyyid Emir Kilâl Hazretlerine kadar gizli ve açık zikir birleştirilmiş bulunuyordu. Şâh-ı Nakşıbend Hazretleri, Abdül-Hâliki-Gucdüvânî Hazretlerinin rûhaniyetleriyle de terbiye olmaya başlayınca ve Onun tesiriyle, açık zikri ta-mâmiyle terkedip gizli zikre bağlandılar. O kadar ki, Emir Kilâl Hazretlerinin meclisinde açık zikir başlayınca halkadan ayrılıp dışarı çıkmaya başladılar. Bu hal diğer müridlerin hiç hoşuna gitmiyordu.
Sâhib-i Reşahat derki: Hazret-i Seyyid Emir Küâün annesi buyurmuştur ki, Emir Kilâl karnımda iken, şüpheli bir lokma yemiş olsam, karın ağrısına tutulur ve yediğim o lokmayı istifra etmekle kurtulurdum. Bu hal üç defa tekrar edince, anladım ki, temiz bir çocuğa hamileyim. Bundan sonra yeme hususunda çok ihtiyatlı davrandım.»
Emir Kilâl Hazretleri gençliğinde pehlivanlığa merak sarmıştı. Bir gün güreş meydanında dönüp duruyor tesadüfen Muhammed Baba Semâsî oradan geçiyordu. Seyretmek için bir müddet ayakta durdu. Müridlerinin kalbler inden: «Bu bid'atle meşgul olanları Hâce hazretlerinin seyreylemesine sebep nedir a-. çaba» diye geçti. Hazret-i Hâce, kalblerinden geçen bu düşüncelere vâkıf olup buyurur ki: «Bu meydanda bir merd vardır ki, bir çok kimseler, onun sohbetinin bereketiyle, velâyet konaklarının üst mertebelerine kavuşacaktır. Onu kendime bağlamak istiyorum». Bunlar böyle konuşurlarken Seyyid Emîr Kilâl'-in gözü Hazret-i Hâceye alıp, Cenâb-ı Hâcenin yüksek ve kuvvetli cezbeleriyle koşarak Muhammed Baba Semâsî Hazretlerinin ayaklarına kapanır ve güreşe tevbe eder.
Emir Kilâl Hazretleri buyurdular: «Siz, oğlum Bahâeddin hakkında kötü bir zanna düşmüş ve O'nü kusurlu gürmüş bulunuyorsunuz. Bahâeddin'i an-layamamaktan doğuyor bu haliniz... O'nun üzerinde Allahın hususî bir nazarı vardır. Kulların hâli de işte Allahın nazarına bağlıdır. Benim O'ıı a nazarım ise kendi irâdemle değildir.»
Hicretin 772'nci yılında, Cemaziyülevvel ayının 8'nci Perşembe günü, Suhâr köyüne horozlar şafak vaktini ilân ederken ruhlarını teslim ettiler. Öyle bir teslim ediş ki, gözlerinin önünde, yola isimlerini verecek kadar üstün bir halef; bıraktı.