Salavât-I Şerîfe okumak
Süfyân-ı Sevrî (k.s)'den:
Kâbe-i Muazzama'yı tavaf ediyordum. O esnâda bir kimseyi gördüm. Her adımda salavât-ı şerîfe getiriyordu. Merakla kendisine sordum:
Niçin sâdece salavât-ı şerife okuyorsun? Her makâmın bir duâsı vardır. Başka duâ bilmiyor musun?
O kimse bana dönerek şunları anlattı:
"Babamla beraber, Hac niyetiyle yola çıkmıştık. Gelirken, babam yolda vefât etti. Yüzü siyah, gözleri gök, başı hınzır başına dönmüş, kendisini çok korkunç bir hâl almıştı. Ben, mahcup olmaktan korktuğum için, durumu kimseye söyleyemedim. Mahzun ve mükedder olarak babamım yüzünü örttüm. Bir müddet sonra gecenin sessizliği ortalığı kaplamıştı.
Üzerimdeki hayret ve dehşet hiç geçmemişti. Bir taraftan yolculuğun verdiği yorgunluk, bir taraftan başıma gelen bu sıkıntı, beni iyice yormuştu. Gayr-i ihtiyârî uykunun kollarına bırakmıştım kendimi.
Çok geçmemişti ki, rüyâ mıydı gerçek miydi, bilemedim. Çadırı beyaz elbiseleri içerisinde nûrânî bir zat şereflendirdi.
Birden etrâfı çok güzel bir koku kapladı. O güne kadar ondan daha güzelini koklamamıştım. İzzet ve vakarla gelip, babamın başı ucuna oturdu. Yüzünden perdeyi kaldırarak, mübârek elini babamın yüzüne sürdü. İçerideki matemin yerini sürûr, zulmetin yerini ise nûr almıştı.
Gözlerimi, o zâtın mübârek yüzünden başka bir tarafa çeviremiyordum. Bir ara gözüm babamın yüzüne ilişti. Gördüklerim hayretimi daha da artırdı. Babamın yüzü eskisinden daha güzel görünüyordu.
O mübârek zât, babamın yanından aynı vakârla kalkıp ayrılacakken; hemen minnet ve şükran ifâdeleriyle:
- "Siz kimsiniz, beni ve babamı bu gurbet elinde, bu büyük belâdan kurtardınız" diyerek eteğine sarıldım.
- "Ben Sâhib-i Kur'ân Muhammed Mustafâ'yım. Senin baban günahkâr biriydi. Ama, benim üzerime salavât-ı şerîfe getirmeyi de hiç ihmâl etmezdi. Babanın bu hâlini, her gün okuduğu salavât-ı şerîfeyi bana getiren melek haber verdi," dedi ve gözden kayboldu.
Uykudan uyandım. Rüyâda hissettiğim güzel koku çadırın içindeydi. İlk işim korku ve merakla babamın yüzünü açmak oldu. Perdeyi kaldırdığımda gözleri sürmelenmiş, yüzü nurlanmış, içindeki sürûr yüzüne aksetmiş olduğu hâlde babamı görünce, göz yaşlarıma hâkim olamadım. Ve o günden sonra ahdettim. Devamlı olaraksalavâtı şerîfe ile meşgul oldum." (Mecmau'l-Âdâb, 38)
Kâbe-i Muazzama'yı tavaf ediyordum. O esnâda bir kimseyi gördüm. Her adımda salavât-ı şerîfe getiriyordu. Merakla kendisine sordum:
Niçin sâdece salavât-ı şerife okuyorsun? Her makâmın bir duâsı vardır. Başka duâ bilmiyor musun?
O kimse bana dönerek şunları anlattı:
"Babamla beraber, Hac niyetiyle yola çıkmıştık. Gelirken, babam yolda vefât etti. Yüzü siyah, gözleri gök, başı hınzır başına dönmüş, kendisini çok korkunç bir hâl almıştı. Ben, mahcup olmaktan korktuğum için, durumu kimseye söyleyemedim. Mahzun ve mükedder olarak babamım yüzünü örttüm. Bir müddet sonra gecenin sessizliği ortalığı kaplamıştı.
Üzerimdeki hayret ve dehşet hiç geçmemişti. Bir taraftan yolculuğun verdiği yorgunluk, bir taraftan başıma gelen bu sıkıntı, beni iyice yormuştu. Gayr-i ihtiyârî uykunun kollarına bırakmıştım kendimi.
Çok geçmemişti ki, rüyâ mıydı gerçek miydi, bilemedim. Çadırı beyaz elbiseleri içerisinde nûrânî bir zat şereflendirdi.
Birden etrâfı çok güzel bir koku kapladı. O güne kadar ondan daha güzelini koklamamıştım. İzzet ve vakarla gelip, babamın başı ucuna oturdu. Yüzünden perdeyi kaldırarak, mübârek elini babamın yüzüne sürdü. İçerideki matemin yerini sürûr, zulmetin yerini ise nûr almıştı.
Gözlerimi, o zâtın mübârek yüzünden başka bir tarafa çeviremiyordum. Bir ara gözüm babamın yüzüne ilişti. Gördüklerim hayretimi daha da artırdı. Babamın yüzü eskisinden daha güzel görünüyordu.
O mübârek zât, babamın yanından aynı vakârla kalkıp ayrılacakken; hemen minnet ve şükran ifâdeleriyle:
- "Siz kimsiniz, beni ve babamı bu gurbet elinde, bu büyük belâdan kurtardınız" diyerek eteğine sarıldım.
- "Ben Sâhib-i Kur'ân Muhammed Mustafâ'yım. Senin baban günahkâr biriydi. Ama, benim üzerime salavât-ı şerîfe getirmeyi de hiç ihmâl etmezdi. Babanın bu hâlini, her gün okuduğu salavât-ı şerîfeyi bana getiren melek haber verdi," dedi ve gözden kayboldu.
Uykudan uyandım. Rüyâda hissettiğim güzel koku çadırın içindeydi. İlk işim korku ve merakla babamın yüzünü açmak oldu. Perdeyi kaldırdığımda gözleri sürmelenmiş, yüzü nurlanmış, içindeki sürûr yüzüne aksetmiş olduğu hâlde babamı görünce, göz yaşlarıma hâkim olamadım. Ve o günden sonra ahdettim. Devamlı olaraksalavâtı şerîfe ile meşgul oldum." (Mecmau'l-Âdâb, 38)
Konular
- Allah bu dini facir bir adamla da güçlendirir
- Hz. Ebu Bekr'in (r.a.) İslam ordusuna nasihatleri
- Trafik kazalarından korunmanın manevi tedbirleri
- Evlerin de iffeti vardır
- Hayatı boş yaşayanlara 40 nasihat
- Diyanet'e Göre İMÂM-I RABBÂNÎ
- İmam Rabbani Ne zaman vefat etti
- GAYRET-İ İSLÂMA NE OLDU?
- Ali Haydar Efendi de zahiri alimdi. Mürşid ya da Müceddid değildi.
- YA SEN OLMASAYDIN..
- Cennete giden günahkar komşu
- Hz. Ebu bekir'in İhtiyaç sahibi olana yardımı
- Sana Bir Kaz Yollasam Yolar Mısın ?
- KURMANCAN DATKA FİLM OLUYOR
- Hasta ziyaretine giden sağırın hikayesi
- Hamile kadın Allah yolunda cihad eden gibidir
- Hastalıklar kimine rahmet kimine zahmettir
- Çöpten çıkan Dostoyevski umudu oldu
- Yaşlı Şeyh Ve İcezat isteyen Genç Talebe
- Osmanlıda aile kültürü
- Vezir bulmak için kapı yaptıran padişah
- EV TEMİZLİĞİNDE LİMONU BAŞ SIRAYA YAZIN!
- Geçmişe sünger çekmek
- KOYUNLARIN KÖPEKLERDEN FAZLA OLMASININ NEDENİ..!
- uyku düzeni
- REFERANSIM ALLAH'TIR
- Kuran okumak sağ beyni geliştiriyor
- Bilinçaltı ve zihnin bu kadar önemli olduğunu bilmezdim
- Neden ehli sünnetle uğraşıyorlar
- Boşanmaktan Vazgeçiren Söz