Bilinçaltı ve zihnin bu kadar önemli olduğunu bilmezdim

İnsan beyni ne verirsen alır. Bilinçaltı diye batılı düşünürlerin adlandırdığı birşey var. Yani akıl muhakeme yeteneğinizin ötesinde beynin ne var ne yok kaydediyor olma becerisi..

Biz ne görüyor ne duyuyor ne okuyorsan beyin bunları kaydediyor. Herşey kayıt altında. Tıpkı bir güvenlik kamerası gibi 7 gün 24 saat kesintisiz kayıt.

Neyle meşgulsen o kayıt altında.

Ve asla sakın ben izlediğim gördüğüm şeyleri analiz edebiliyor doğruyu yanlışı ayırt edebiliyorum demeyin. Bu kadar geniş ve uçsuz bilginin sadece cok ama cok az bir kısmını aklımızla kontrol edebiliyoruz.

Şu an bu yazıyı okurken beyniniz fotograflıyor ve aklınız sadece ona öğrettiğimiz okuma beceresi kadarı ile latin harfleri ile okuyup sonra artı mevcut kayıttan çözümlediği şeyleri ayrıca kaydediyor. Ama siz bu yazıyı okurken kontrolünüz dışında sayfanın rengi, kenarlıklardaki renkler yazı fonto büyüklüğü herşeyi kaydediyor.

Eğer ben bu yazı içine aklınıza öğretemediğiniz ama gerçekte var olan farklı bir özel şifreli bir şey eklemiş olsam nasıl olurdu? Yazıyı okurken onu da alıyorsunuz. Beyniniz ne işe yaradığını sorgulamıyor. Aklınızın filtresinden kolayca geçen o gizli kayıt bilinçaltına girmiş oluyor.

Tıpkı bir grip salgını ya da bilgisayar virüsü gibi de düşünebilirsiniz. Siz bilgisayarı kullanmayı biliyorsunuz ancak girdiğiniz bir sitede sizin kontrolünüz dışında çalışan kodlar içindeki virüsten haberiniz hiç olmuyor. Ve o kodlar sizin bilgisayarınızdaki tüm verileri 3. kişilere arka kapı açıp sunmaya başlamış olabilir.

İşin uzmanı olan herkes sizin bilinçaltınıza beyninize elini kolunu sallaya sallaya rahatlıkla girebilir. Batılılar bu alanda yüzyılardır çalışmalar yapmakta. Artık tamamen bilinçaltına nüfus etme üzerine çalışıyorlar.

İşte o yüzden bir terör örgütü bir ülkede cok rahat barajları aşıp o ülkenin kalbine meclisine girip ciddi bir nüfus elde edebiliyor. Akıl tutulması yaşayan milyonlar o terör örgütüne kul köle olabiliyor. Ya da bir toplum kendi manevi inanç ve değerlerine düşman olabiliyor. Camide alnı secdeye değen yapan şahıs kuran öğretilen mekan aleyhinde yaptığı mücadele ederek vatani görevini ifa ettiğini zannedebiliyor.

İşte bunların tamamın yol ve yöntemleri bilinçaltı uzmanı batılı profosyanellerce anahtar teslim yerli devşirilmiş dağıtıcılarına sunuluyor.. Onlar da bayi ve alt bayilerine aktarıyor.. Tıpkı amerikada çinde üretilen bir telefonun dağdaki çobanın cebine kadar ulaşabilmesi gibi..

Gerçekten zihnimiz çok önemli. Zihnimizi bu zehirli saldırılara karşı koruma altına almak zorundayız.

Bunun için bir dizi önlemler almak zorundayız. İşte islam bu konuda köklü bir çözümü yüzyıllar önce ortaya koymuş. Nefis...

Nasıl bir insan akıl sahibi ise aklı ile hüküm verebiliyor vs. ise ayrıca nefis sahibidir. Batılıların nüfus etmeye çalıştıkları yer işte tam da bizim nefsi ammerimizin makamı olan bilinçaltımız.. Yani islami terimlerle kullanacak olursak nefsimizi azdırmak ve kendi amacları için kullanmak için her yolu deniyorlar.

Bilinçaltı operasyonu yapanlar şeytan pozisyonunda ve onların bilinçaltı saldırıları şeytanın vesvesesi gibi.. Şeytanlaşmış insanlar terimi var ya... İşte o şeytanlaşmış insanlar bugün kullandıgınız şu bilgisayarları telefonları teknolojileri üreten beyinlerle aynı kulvarda mücadele eden bilimadamı kisvesesindeki zehirli beyinler.. (O yüzden bizler de kendi düşünür ve bilimadamlarımızı yani geleceğin imam gazalilerini ve akşemseddinlerini yetiştirmeliyiz.. )

Bunların bilinçaltı operasyonlarına karşı hiç bir dönem olmadığı kadar nefis ile mücadele çok ama çok önemli. Alenen nefsimizi azdırma ve köleleştirme için çırpınıyorlar..

Kuran okumak, namazlar, ibadetler, zikirler, salavatlar, islami ilimleri en detayı ile öğremek, hatimler ve rabıtaa işte asıl bu dönem bilinçaltı operasyonu yapan şeytanlaşmış insanlara karşı binlerce kat daha önemli hale geldi..

Televizyonlar, sosyal medya, kitaplar, gazeteler ve bu aletlerle yatıp kalkanlar hepsi bilinçaltı operasyonlarıiçin kullanılan birer araç... Biz bu araçlarla aramıza sınırlar koyarak nefisle olan mücadelemizde daha hassas olmalıyız.

Herşey robotlaşan insanlar üretmek üzere kurgulu. Çalış kazan harca kültürü aşılanmaya harcanıyor. Bilinçaltımız çok önemli, bilinçaltımıza sirayet edecek herşeyden kaçmalıyız.

Bütün tasavvufi tavsiyeler, büyüklerin nasihatları hiç bir dönemde olmadığı kadar çok ama çok büyük önem kazanmış durumda.

Artık neden namaz kılmayanlarla dostlukların kesilmesi gerektiği, günah işleyenlerden uzak durmak gerektiği vs. vs. şimdi bilimsel olarakta artık kanıtlanmış durumda. Çünkü hepsi bizim kontrolümüz dışındaki bilinçaltımıza zehirlerini transfer etmekte.

Namaz kılmayan bir kişinin namaz kılmamasına sebeb olan bilinçaltındaki zehir-virüs onunla ünsiyet kurduğumuzda bize de akmaya başlamakta. O kişi her ne sebeble namaz kılmıyorsa otururken, kalkerken, konuşurken o gerekçesini sürekli bizim bilinaçltımıza yansıtmak. Zehir tohumlarını kendisi bile farkında olmadan ekmektedir. Tıpkı grip bir kişinin virüsünün bize bulaşması gibi.. Onun kalbini hasta eden düşünce fikir bize sirayet etmekte..

Ve bir mühlet sonra biz de zevksizleşmekte. Manevi haz alamaz hale gelmekte ve ibadetlerde gevşemeye başlamaktayız. Ve en sonunda namazlarımızı terk edecek boyuta gelmekteyiz.

Ya olur mu ben o kişiyi namaz kıldırırım demeyin. Hasta olmayan biri bir hastaya ziyaret ettiğinde o kişiyi iyileştirmeyi mi bulaştırır yoksa hastanın hastalığını mı kapar?

bilinçatlımıza sirayet etmiş bu virüsler bulaşıdır. Kişinin oturuşu, bakışı, hareketleri ile bile biz bu virüsü kaparız.

Oturuşundaki mesajı aklımız algılayamaz ama bilinç altımızda o çözümlenir. Ve yerleşir. Bedenin dilini aklımız anlayamaz ama alt beynimiz gayet iyi şekilde çözer.

Gülümseyen bir insanı gördüğümüzde gayri ihtiyarı gülümsememiz gibi.. Öfkeli bir insanı gördüğümüzde bizim de öfkelenmemiz gibi. Namaz kılmak gülümsemek gibiyse, öfke ibadetleri terk etmek gibi düşünebiliriz. Ve namaz kılan birini gördüğümüzde gayri ihtiyari bize yansıayacaktır. Eğer şiddetli bir öfkemiz yoksa biz deki gülümsemeyi artıracaktır. Yok kılmayan birini görürsek yani öfkeli birinin öfkesi de bize geçecektir. Bunlar gözle görülemeyen ama hissedilen şeylerdir. Ya da hissetmek kelimesi ile anlatılmaya çalışılan bilinçaltımıza yerleşen davetsiz misafirlerdir..

Zihnimiz beynimiz en az namusumuz kadar hassas ve önemlidir. Orası bizim mahrem bölgemizdir. Örtebilmeli gizleyebilmeliyiz. Öyle helal olmayan herkese açıp içine ne varsa doldurmasına izin vermemeliyiz..

Tıpkı karımızı kızımızı mahremimizi kem gözlerden koruduğumuz gibi zihnimizi bilinçaltımızı da korumak için emek sarf etmeliyiz.

Evet bu kadar önemli oldugunu bilmiyorduk ama öğrendik işte.. Asıl mahremiyet sadece başımıza örtü takmak değil.. Aynı zamanda o örtüyü bilinçaltımıza da takabilmemizde saklıdır.

Eşimizi dostumuzu çevremizi işte bu mahremiyet çerçevesinde seçmeliyiz.

Selamlaştığımız muhabbet ettiğimiz insanları bu mahremiyet çerçevesine göre seçmeliyiz. Baktığımızda bizi Allah'ı hatırlatmayan kimse ile mecburiyetin dışında muhatap olamamlıyız. Kendi iç dünyamızda karantina altına almalıyız onları...

Ama dışlamadan.. Çaktırmadan.. Gurur ve kibir yapmadan..

Ve karşı tarafın da kurtuluşuna vesile olacak adımlar atarak..

* * *

Not: Bilinçaltımızı yani nefsi ammeremizi kontrol altına almak isteyenler tasavvufun nefis mücadelesi teknolojisi karşısında çaresizdirler. İlahi güç her zaman üstündür. Bu yüzden kedi ulaşamadığı ciğere mındar demeyi tercih etmekte. Ve çok aşırı bir şekilde hiç bir zaman olmadığı kadar islam ve tasavvuf düşmanlığı yapılmaktadır. Tarikatlara ve tasavvufa karşı zihninizde şu an oluşan o tüm negatif düşünceler bu operasyonun eseridir. Bir o gücün farkına varmamanız için tüm yollar kapanmakta. İki o gücü kullanmamanız için alıkoyucu her teknik ve taktik geliştirilmekte.. Saldırılar bu cephede ilerlemektedir. Tedbirinizi bu gerçeğe göre alınız.